Sensorinöral tip işitme kaybı, iç kulak veya işitme sinirindeki hasardan kaynaklanan kalıcı işitme kaybıdır. Gürültüye maruz kalma, yaşlanma, genetik faktörler ve bazı ilaçlar en sık nedenler arasında yer alır.
Hastalar genellikle konuşmaları ayırt etmede güçlük, kulak çınlaması ve sesleri boğuk duyma şikayetleriyle başvurur. İşitme kaybı hafiften şiddetliye kadar farklı derecelerde olabilir.
Tedavi seçenekleri arasında işitme cihazları ve koklear implantlar bulunur. İlaç tedavisi yalnızca bazı ani işitme kayıplarında etkili olabilir. Kalıcı hasarlarda en uygun yaklaşım işitsel rehabilitasyondur.
Erken tanı ve müdahale, iletişim becerilerinin korunması için kritik önemdedir. Düzenli odyolojik kontroller ve gürültüden korunma, ilerleyici işitme kaybını önlemede yardımcı olur.
Sensorinöral İşitme Kaybının Nedenleri Nelerdir?
Sensörinöral işitme kaybının nedenleri geniş bir yelpazede incelenebilir. İlk olarak yaşlanma ile ortaya çıkan işitme kaybı yani Presbikuzi koklear yapıların zamanla bozulması sonucunda işitme yeteneğinin azalması durumudur. Bu bozulmaya mitokondriyal disfonksiyon ve kronik inflamasyon gibi süreçler eşlik eder.
Bir diğer önemli neden gürültüye bağlı işitme kaybıdır. Uzun süreli yüksek sese maruz kalmak, iç kulaktaki tüy hücrelerine zarar vererek kalıcı işitme kaybına sebep olabilir. Bu durum özellikle gençlerde ve mesleki ortamlarda yaygındır.
- Genetik faktörler de sensörinöral işitme kaybının oluşumunda kritik rol oynar. Çeşitli genetik mutasyonlar doğuştan veya erken yaşta işitme problemlerine yol açabilir.
- Ototoksisite belirli ilaçların kullanımı sonucunda ortaya çıkabilir. Özellikle aminoglikozid antibiyotikler ve kemoterapi ilaçları tüy hücrelerine zarar verebilir.
- Enfeksiyonlar özellikle viral olanlar iç kulağın iltihaplanmasına ve işitme kaybına neden olabilir. Bunlar arasında kabakulak ve menenjit yer almaktadır.
- Ani sensorinöral işitme kaybı genellikle kesin bir neden belirlenemeden ortaya çıkar ve çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir.
Bunlarla beraber kafa travmaları ve sistemik hastalıklar da iç kulak sağlığını etkileyerek sensorinöral işitme kaybına yol açabilir. Örneğin diyabet ve hipertansiyon gibi durumlar kokleaya kan akışını bozarak işitme kaybını tetikleyebilir. Bu nedenler sensörinöral işitme kaybını anlamada ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesinde önemli faktörler olarak öne çıkar.
Sensorinöral İşitme Kaybının Belirtileri Nelerdir?
Sensörinöral işitme kaybının belirtileri çeşitlilik gösterir ve mevcut hasara bağlı olarak farklı semptomlar ortaya çıkar. İlk belirti genellikle işitme yetisindeki azalmadır. İşitme kaybı hem kademeli hem de ani gelişebilir ve genelde yüksek frekanslı seslerde duyma güçlüğü baş gösterir. Hastalar genellikle şu belirtileri yaşarlar:
- İşitme Kaybı
- Tinnitus (Vızıldama sesi, tıslama sesi, zil sesi vb.)
- Buna ek olarak bireyler özellikle gürültülü ortamlarda konuşma seslerini ayırt etmekte zorlanır ve özellikle ünsüz harflerin ayrımı güçleşir.
- Diğer yaygın belirtiler arasında iç kulak hasarı ile ilişkili olarak denge sorunları bulunur. Vertigo veya denge bozuklukları kişinin günlük aktivitelerini olumsuz etkileyebilir.
- Ayrıca seslere karşı aşırı hassasiyet gösteren hiperakuzi de sensörinöral işitme kaybıyla ilişkilendirilir. Bu durum normalde rahatsız edici olmayan seslerin aşırı yüksek algılanmasına yol açar.
- İşitilen seslerin boğuk veya karmaşık algılanması da sensörinöral işitme kaybının bir diğer belirtisidir. Bu belirti konuşmanın ve müziğin netliğini doğrudan etkiler ve iletişimi zorlaştırır.
Sensorinöral İşitme Kaybı Nasıl Teşhis Edilir?
Sensörinöral işitme kaybının teşhisi için kapsamlı bir değerlendirme süreci uygulanır.
- Anamnez: Bu aşamada hasta tıbbi geçmişi detaylı olarak incelenir ve fiziksel muayene gerçekleştirilir. Özellikle kafa travması enfeksiyon geçmişi ve ailede işitme kaybı olup olmaması gibi faktörler göz önünde bulundurulur. Daha sonra baş ve boyun bölgesi kapsamlı şekilde muayene edilir.
- Odyolojik İnceleme: İkinci aşama olarak mevcut işitme kaybının nedenlerini belirlemek için odyometrik testler uygulanır. Bu testler içerisinde;
- Saf Ses Odyometrisi: Hastanın farklı frekanslardaki sesleri duyabilme yeteneğini ölçer.
- Konuşma Odyometrisi: Konuşmayı anlama ve ayırt etme becerilerini ölçer.
- İmmitansmetrik İnceleme: Orta kulak fonksiyonlarını değerlendirir.
- Timpanometri: Orta kulağa basınç uygulanarak orta kulakta efüzyon olup olmadığı ve kulak zarının hareketliliğinin ölçülmesi işlemidir.
- Akustik Refleks Testi: Yüksek seslere karşı orta kulak kaslarının refleksif tepkisini ölçer.
- Otoakustik Emisyon: İç kulakta yer alan dış tüylü hücrelerin hareketliliğini ölçer. İşitsel nöropati gibi özel durumlarda kullanılan tanısal değeri yüksek önemli bir testtir.
- İşitsel Beyin Sapı Yanıtı(ABR): Beyin sapı düzeyinde uyaran ile senkronize olarak işitme yollarında oluşan nöral fonksiyonları test eden objektif non-invaziv bir ileri tanı testidir.
- Görüntüleme Yöntemleri: Manyetik Rezonans Görüntüleme ve Bilgisayarlı Tomografi özellikle kafa içi ve koklear yapıların incelenmesi için tercih edilir. Bu yöntemlerle koklear ossifikasyon gibi yapısal anormallikler ve vestibüler schwannomalar gibi tümörler değerlendirilir.
- Genetik Testler: Yeni Nesil Dizileme ile işitme kaybı ile ilişkili genler detaylıca incelenir ve kalıtsal işitme kayıpları belirlenebilir. Böylece sensörinöral işitme kaybının nedenleri ve en uygun tedavi yöntemleri konusunda net bilgiler sağlanmış olur.
Sensorinöral İşitme Kaybı İçin En Etkili Tedaviler Nelerdir?
Sensörinöral işitme kaybı için en etkili tedaviler işitme cihazları, koklear implantlar ve odyolojik rehabilitasyon olarak sıralanabilir. Ayrıca uygun vakalarda anti-inflamatuar tedaviler de destekleyici olarak kullanılır.
- İşitme Cihazları: Sensorinöral işitme kaybı olan hastalar için en yaygın tercihtir. Bu cihazlar sesleri dijital olarak işleyerek iyileştirir, arka plan gürültüsünü azaltır ve hastanın ihtiyacı düzeyinde amplifiye ederek işitebilmesini sağlar. Çeşitli dinleme programları sunar ve uzaktan kumanda özellikleriyle donatılmıştır. Odyologlar bu cihazların bireysel ihtiyaçlara göre ayarlanmasında destek sağlar.
- Kulak arkası model işitme cihazları
- Kulak içi model işitme cihazları
- Koklear İmplantlar: Çok ileri/Total işitme kaybı olan ve işitme cihazlarından yeterli faydayı göremeyen hastalar için tercih edilir. Bu implantlar doğrudan işitme sinirini uyarır. Odyologlar implantın değerlendirilmesinde, aktivasyonunda ve ayarlanmasında önemli görevler üstlenirler.
- Odyolojik Rehabilitasyon: İşitme cihazları veya koklear implantların kullanımına yönelik eğitim sağlar. İşitsel eğitim ve dudak okuma eğitimi gibi tekniklerle hastaların iletişim becerilerini ve dolayısıyla yaşam kalitesini arttırmayı amaçlar.
- Anti-inflamatuar ilaç kullanımı: Ek olarak bazı durumlarda ani işitme kaybı veya otoimmün iç kulak hastalığı olan hastalara yönelik olarak anti-inflamatuar ilaçlar kullanılır. Bu tedaviler genellikle kritik zaman dilimlerinde uygulanır. Bu entegre yaklaşım sensörinöral işitme kaybı tedavisinde önemli sonuçlar elde edilmesini sağlar.
Sensorinöral İşitme Kaybı Önlenebilir Mi?
Sensörinöral işitme kaybının önlenmesi çeşitli yöntemlerle mümkündür. Özellikle yüksek gürültüye maruz kalma, yaşlanma süreçleri ve ototoksik ilaçların kullanımı gibi risk faktörleri kontrol altına alındığında bu tür işitme kayıplarının önüne geçilebilir. İlk olarak gürültü kaynaklı işitme kayıpları büyük ölçüde önlenebilir bir durumdur.
- İşitme koruyucuların kullanımı özellikle yüksek gürültülü çevrelerde önem taşır.
- Yüksek sesli müzik dinleme sürelerinin sınırlandırılması da işitme sağlığını korumada etkilidir.
Ototoksisite bazı ilaçların neden olduğu işitme kayıplarını önlemede de dikkat edilmesi gereken bir faktördür. İlaç kullanımı sırasında alınabilecek önlemler şunlardır:
- İlaç dozajlarının düzenli olarak izlenmesi,
- Mümkün olduğunca alternatif ilaçların kullanımı araştırılmalıdır.
Ayrıca oksidatif stresle mücadele ederek işitme kaybı riskini azaltmak mümkündür. Bu konuda antioksidanlar büyük bir potansiyele sahiptir. Hem diyet yoluyla alınan hem de farmakolojik antioksidanlar, kokleada oksidatif hasara karşı koruyucu etkiler gösterebilir.
Genetik faktörlerin anlaşılması ve yönetilmesi de gelecekte işitme kaybını önlemede önemli bir rol oynayabilir. Özellikle gen tedavisi ve genetik taramalar risk altındaki bireyler için kişiselleştirilmiş önlemlerin geliştirilmesine olanak tanır. Bu tedbirlerle sensörinöral işitme kaybının önlenmesi daha etkin bir şekilde mümkün hale gelmektedir.
Tedavi Edilmeyen Sensorinöral İşitme Kaybının Uzun Vadeli Etkileri Nelerdir?
Sensörinöral işitme kaybı tedavi edilmediğinde hem nörolojik hem de psikososyal olarak ciddi uzun vadeli etkilere sebep olabilir. Nörolojik etkiler arasında;
- İşitsel yolların bozulması ve sinirsel dejenerasyon görülür. Bu durum işitme kaybının düzeltilmesi durumunda bile beynin sesleri işlemleme kapasitesini kalıcı olarak azaltabilir.
- Bilişsel fonksiyonlarda gerileme ve unutkanlık riskinde artışa neden olur.
Psikososyal etkiler ise şunlardır:
- Sosyal izolasyon artar.
- Depresyon ve anksiyete gibi ruhsal sağlık sorunlar ortaya çıkar.
- Sosyal etkileşimlerde zorluklar yaşanması yalnızlık hissinin artmasına ve zihinsel sağlığın bozulmasına yol açar.
Bu sağlık sorunları bireyin günlük yaşamını derinden etkileyebilir, yaşam kalitesini düşürür ve günlük görevleri yerine getirme yeteneğini azaltır. Tedavi edilmeyen sensörinöral işitme kaybı genel yaşam memnuniyetinde ciddi bir azalmaya yol açarak kişinin toplum içindeki işlevselliğini kısıtlar.
Sensorinöral İşitme Kaybı Günlük Yaşamı ve İletişimi Nasıl Etkiler?
Sensörinöral işitme kaybı günlük yaşamda ve iletişimde birtakım engeller yaratır. İç kulak veya işitme sinirinin hasarı konuşma algısını ciddi şekilde bozar. Özellikle kalabalık ve gürültülü ortamlarda konuşmaları anlamak çok güçleşir. Bireyler yüksek frekanslı sesler olan “s” ve “f” gibi ünsüzleri ayırt etmekte zorlanır. Bu durum etkili iletişimi engeller ve bazı sosyal etkileşimlerden kaçınmaya sebep olur. İşte bu nedenlerden ötürü;
- İletişim Zorlukları: Gürültülü ortamlarda veya grup konuşmalarında anlamak güçleşir.
- Sosyal İzolasyon: İletişim engelleri sosyal çekilmeye ve yalnızlık duygularına yol açar.
İşitsel zorluklar duygusal ve bilişsel etkileri de beraberinde getirir. İşitme kaybı olan bireyler sürekli anlamaya çalışmanın yorgunluğuyla başa çıkmak zorunda kalır. Bu durum mental tükenmeye ve stres artışına neden olur. İşitsel bilgilerin eksikliği beyin üzerinde ek yük oluşturarak bilişsel işlevler üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. Ayrıca;
- Duygusal ve Bilişsel Etkiler: Sürekli çaba, mental yorgunluğa ve duygusal sorunlara yol açar.
- İlişkiler Üzerindeki Etkisi: Yanlış anlamalar ilişkilerde gerginlik yaratır.
Profesyonel ve eğitim alanlarında da sensörinöral işitme kaybının etkileri gözlemlenir. Toplantılarda ve grup tartışmalarında etkili iletişim kurmak zorlaşır. Öğrenciler dersleri takip etmekte ve akademik performanslarını sürdürmekte zorlanırlar. Bu zorluklar;
- İşyeri ve Eğitim Zorlukları: İş ve eğitimde performans düşüklüğüne neden olur.
Genel olarak sensörinöral işitme kaybı yaşam kalitesini düşürür. Müzik dinleme, televizyon izleme gibi keyifli aktivitelerden alınan zevk azalır. Bu durum genel esenlik ve yaşam doyumu hissini olumsuz etkiler. Bu kümülatif zorluklar günlük yaşamı ve iletişimi ciddi şekilde etkileyen faktörler arasındadır.
Yaş Sensorinöral İşitme Kaybı Geliştirme Riskini Nasıl Etkiler?
Yaş, sensörinöral işitme kaybı riskini artıran önemli bir faktördür. İnsanlar yaşlandıkça iç kulaktaki yapısal ve işlevsel değişiklikler işitme kaybına yol açar. Yaşla birlikte gelen koklear dejenerasyon işitme fonksiyonunun azalmasına neden olur ve bu durum tüm yaşlı yetişkinlerde gözlemlenebilir. İlerleyen yaş mitokondriyal disfonksiyon ve artan oksidatif stresle bağlantılıdır. Bu süreçler koklear hücrelerde hasara ve dolayısıyla işitme kaybına katkıda bulunur. Ayrıca yaşın ilerlemesiyle kokleanın vaskülarizasyonunun (kanlanmanın) azalması işitme yeteneğini daha da kötüleştirir.
Buna ek olarak yaşlanma süreci kronik inflamasyona ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açar. Bu durum işitme yapılarını onarma ve koruma yeteneğini azaltır. İşitme kaybı merkezi işitsel işleme yeteneklerinin azalmasıyla da ilişkilidir. Yaşlanan beyin özellikle gürültülü ortamlarda sesleri ayırt etme kapasitesini yitirir. Bu süreç genel bilişsel fonksiyonlarda düşüşle de ilişkilendirilir ve işitme kaybı bilişsel gerilemenin bir belirteci olarak kabul edilir.
Yaşlı nüfus arasında sensörinöral işitme kaybının yaygınlığı belirgin şekilde artar. İstatistiksel olarak 50 yaş üzeri bireylerin yüzde kırkı bu durumdan etkilenirken 70 yaş ve üzerindeki kişilerde bu oran yüzde yetmişin üzerine çıkar. Bu yaşın sensörinöral işitme kaybı gelişimi üzerindeki etkisini net bir şekilde göstermektedir.
Sensorinöral İşitme Kaybı ile Diğer İşitme Kaybı Türleri Arasındaki Fark Nedir?
Sensörinöral işitme kaybı ve iletim tipi işitme kaybı işitme kaybı türleri arasında temel farklara sahiptir. Sensörinöral işitme kaybı; iç kulaktaki veya işitme sinirindeki kalıcı hasarlar sonucu meydana gelir. Genellikle kokleadaki tüy hücrelerinin zarar görmesi bu duruma neden olur. Bu tür kayıp genellikle kalıcıdır ve tedavisi sınırlıdır. İşitme cihazları veya koklear implantlar gibi yöntemlerle yönetilir.
Diğer taraftan iletim tipi işitme kaybı dış veya orta kulakta meydana gelen problemlerden kaynaklanır. Bu tür işitme kaybı genellikle geri döndürülebilir ve tedavi edilebilir. Tedavi yöntemleri arasında kulak kirinin çıkarılması veya orta kulaktaki yapısal sorunların cerrahi ile düzeltilmesi yer alır.
Sensörinöral işitme kaybı ayrıca odyometrik değerlendirmelerde hava ve kemik iletim eşikleri arasında fark olmaması ile bilinir. İletim tipi işitme kaybı ise odyometrik değerlendirmelerde hava-kemik boşluğu gösterir. Bu kemik iletiminin hava iletimine göre daha iyi olduğunu ve sorunun iç kulak yerine dış veya orta kulakta olduğunu belirtir. Bu tanısal farklılıklar tedavi yöntemlerinin belirlenmesinde oldukça mühimdir.
Sıkça Sorulan Sorular
Sensorinöral tip işitme kaybına en sık hangi nedenler yol açar?
Bu işitme kaybı genellikle iç kulaktaki tüylü hücrelerin hasarı, yaşlanma, gürültüye maruz kalma, genetik faktörler ve bazı ilaçların yan etkilerinden kaynaklanır.
Sensorinöral tip işitme kaybı ani geliştiğinde ne kadar acildir?
Ani başlayan sensorinöral işitme kaybı acil bir durumdur. İlk 72 saat içinde tedaviye başlanması işitme fonksiyonunun korunması açısından büyük önem taşır.
Sensorinöral tip işitme kaybı kalıcı mıdır?
Çoğu durumda kalıcıdır çünkü iç kulaktaki hasarlı hücreler kendini yenileyemez. Ancak erken müdahale edilen bazı ani işitme kayıplarında kısmi düzelme görülebilir.
Sensorinöral işitme kaybı yaşlanma ile nasıl ilişkilidir?
Presbiakuzi adı verilen yaşa bağlı işitme kaybı, sensorinöral tipin en yaygın formudur. Yüksek frekanslı sesleri duymada güçlükle başlar ve zamanla ilerler.
Gürültüye bağlı sensorinöral işitme kaybı nasıl gelişir?
Uzun süreli yüksek sese maruz kalmak iç kulaktaki tüylü hücrelere kalıcı zarar verir. Bu durum özellikle fabrika çalışanları, müzisyenler ve askeri personelde sık görülür.
Sensorinöral işitme kaybı çocuklarda nasıl etkiler yaratır?
Çocuklarda bu tip işitme kaybı konuşma ve dil gelişimini geciktirebilir. Erken teşhis ve işitme cihazı desteği çocuğun sosyal ve akademik başarısı için kritik önem taşır.
Sensorinöral tip işitme kaybı için hangi tedavi seçenekleri vardır?
İşitme cihazları, koklear implantlar ve özel rehabilitasyon programları kullanılabilir. Amaç, kalan işitme kapasitesini en verimli şekilde kullanmaktır.
Sensorinöral işitme kaybı psikolojik durumu nasıl etkiler?
Sosyal izolasyon, iletişim güçlüğü ve özgüven kaybı sık görülür. Uzun vadede kaygı ve depresyon gelişme riski artar, bu nedenle psikolojik destek gerekebilir.
Sensorinöral işitme kaybı olan bireyler için yaşam tarzı önerileri nelerdir?
Gürültüden korunmak, işitme cihazlarını düzenli kullanmak, sigaradan uzak durmak ve sağlıklı beslenmek işitme fonksiyonunun korunmasına yardımcı olur.
Sensorinöral işitme kaybında koklear implant ne zaman tercih edilir?
İleri derecede kaybı olan ve işitme cihazından fayda görmeyen hastalarda koklear implant uygulanır. Bu yöntem işitme ve konuşma becerilerinin geri kazanılmasını sağlayabilir.

Dr. Audiologist Emel Uğur was born in 1982 in Çanakkale. She worked for 15 years at Istanbul Training and Research Hospital, specializing in Pediatric Audiology, Otologic Diseases, and Vestibular System Disorders. In 2015, she joined the Acıbadem Healthcare Group. She currently works as a Dr. Audiologist at Acıbadem Altunizade Hospital and also serves as a faculty member and program director of the Audiometry Department at Acıbadem University Vocational School of Health Services.
İstanbul'daki Kliniğimizin Konumu