Kulak zarı (timpanik membran), dış kulak yolu ile orta kulak arasında konumlanan, ses dalgalarını alıp mekanik titreşimlere dönüştürerek işitme sürecini başlatan ve orta kulağı dış etkenlerden koruyan yarı saydam, ince bir dokudur. Temel görevi, havadaki ses enerjisini yakalayıp orta kulaktaki kemikçik zincirine ileterek işitmenin ilk adımını gerçekleştirmektir. İkincil ama bir o kadar önemli olan koruma fonksiyonu ise orta kulağın hassas ve steril yapısını dışarıdan gelebilecek su, bakteri ve yabancı cisimlere karşı bir kalkan gibi savunmaktır. Bu çift yönlü rolü, kulak zarını sağlıklı bir işitme için vazgeçilmez kılar.

Kulak Zarı Vücudumuzun Neresindedir ve Nasıl Bir Görünüme Sahiptir?

Kulak zarı, tıp dilindeki adıyla timpanik membran, dış kulak yolunun en sonunda, orta kulak boşluğunun hemen girişinde yer alan bir perdedir.  Dış kulak ile orta kulak arasında hassas bir sınır çizer.

Sağlıklı bir kulak zarı oldukça zarif bir yapıdadır. Neredeyse saydam, hafif parlak ve rengi sedefi andıran bir inceliktedir. Bu yüzden “inci grisi” olarak tanımlanır. Yaklaşık 1 santimetre çapında, oval bir şekli vardır ve sanılanın aksine dimdik durmaz; içeriye ve öne doğru hafifçe eğimlidir. Bu eğimli duruş, muayene sırasında doktorun onu görebilmesi için yetişkinlerde  kulak kepçesini hafifçe yukarı ve geriye  çocuklarda ise hafifçe aşağı ve geriye çekmesini gerektirir.

Kulak zarı tek parça gibi görünse de aslında iki ana bölümden oluşur. Bu bölümleri bir trambolinin yapısına benzetebiliriz. Zıpladığımız ana, gergin yüzey ve onu çevreleyen daha yumuşak, esnek kenar bandı gibi düşünebilirsiniz.

Kulak zarının bölümlerini hayal etmeyi en iyi kolaylaştıran enstrümanlardan bir darbukadır. Nasıl ki darbukada vurduğumuzda ses çıkmasını sağlayan “membran” adı verilen üstteki gergin sert  deri kısım, kulak zarının büyük, gergin ve titreşen ana bölümü (Pars Tensa) gibidir. Darbukanın sert üst  yüzeyi gibi, kulak zarı da benzer şekilde ses dalgalarını toplayıp titreşerek işitme sürecini başlatan en önemli bölümdür. Pars Flaccida ise darbuka membranının kasnağa (gövdeye) bağlandığı kısım gibi düşünülmelidir.  Zarın kenar  kısmında yer alan daha küçük, daha gevşek ve daha esnek olan bölümdür. Bu gevşek yapısı, onu orta kulaktaki basınç değişikliklerine karşı daha hassas hale getirir.

Kulak Zarını Bu Kadar Özel Kılan Yapısal Özellikleri Nelerdir?

Kulak zarının hem bu kadar ince olup hem de bu denli dayanıklı ve işlevsel olmasının sırrı, üç katmanlı “sandviç” yapısında gizlidir. Her bir katmanın farklı bir görevi vardır ve bu katmanların uyum içinde çalışması, mükemmel işitme için elzemdir. Kulak zarını oluşturan bu üç katman şunlardır:

  • Dış deri tabakası
  • Orta lifli tabaka
  • İç mukoza tabakası

Dış tabaka, kulak kanalını kaplayan derinin bir devamıdır ve inanılmaz bir özelliği vardır: kendi kendini temizler. Hücreler zarın merkezinden dışarıya doğru sürekli olarak göç eder, adeta yürüyen bir merdiven gibi çalışır ve eski hücreleri kulak kiriyle birlikte dışarı atar. Bu mekanizma, kulak zarının temiz ve sağlıklı kalmasını sağlar.

Orta tabaka, kulak zarının iskeletidir. Ona gücünü ve esnekliğini veren, özel olarak düzenlenmiş liflerden oluşur. Bu lifler, bir örümcek ağı gibi, hem merkezden dışarıya doğru (radyal) hem de dairesel olarak örülmüştür. Bu çapraz dokuma, zarın her frekanstaki sese verimli bir şekilde titreşmesini sağlarken aynı zamanda ona gerilme direnci kazandırır. Kulak zarı kireçlenmesi (timpanoskleroz) olarak bilinen durum işte bu orta tabakada kalsiyum birikmesiyle oluşur ve zarın esnekliğini azaltır.

İç tabaka ise orta kulak boşluğunu kaplayan mukoza zarının bir uzantısıdır. Bu tabaka, orta kulağın sağlık durumunun bir aynası gibidir. Orta kulak iltihabı gibi durumlarda bu mukoza şişer ve kalınlaşır. Muayene sırasında kulak zarının kızarık ve mat görünmesinin temel nedenlerinden biri, bu iç tabakanın iltihaplanmasıdır.

Kulak Zarı Sayesinde Sesleri Nasıl Duyarız?

İşitme, ses dalgalarının kulak kepçemiz tarafından toplanıp kulak kanalından geçerek kulak zarına çarpmasıyla başlayan bir zincirleme reaksiyondur. Kulak zarı, üzerine gelen hava titreşimlerini (sesi), mekanik titreşimlere dönüştüren bir dönüştürücü (transdüser) görevi görür. Tıpkı bir mikrofonun diyaframı gibi, ses dalgalarıyla titrer.

Ancak kulak zarının asıl mühendislik harikası, “empedans eşleme” adı verilen bir işlevi yerine getirmesidir. Kulağımız, sesi havadan (düşük yoğunluklu bir ortam) iç kulaktaki sıvıya (yüksek yoğunluklu bir ortam) aktarmak zorundadır. Bunu, havuzun içindeyken dışarıdaki birinin size seslenmesini duymanın ne kadar zor olduğunu düşünerek hayal edebilirsiniz. Ses enerjisinin çoğu su yüzeyinden yansır. Eğer orta kulakta bu geçişi kolaylaştıran bir sistem olmasaydı, sesin %99’undan fazlasını kaybeder ve neredeyse hiçbir şey duyamazdık.

Kulak zarı ve orta kulak kemikçikleri bu sorunu iki şekilde çözer. Birincisi, alan farkı yaratmaktır. Kulak zarı, sesin iç kulağa iletildiği üzengi kemiğinin tabanından çok daha geniştir. Gelen kuvveti geniş bir alandan alıp çok küçük bir noktaya odaklayarak basıncı onlarca kat artırır. Bu bütün vücut ağırlığınızı ince bir topuklu ayakkabının ucuna verdiğinizde zemine ne kadar büyük bir basınç uyguladığınıza benzer. İkincisi ise kulak zarı ve kemikçiklerin kaldıraç sistemi gibi çalışarak bu basıncı daha da artırmasıdır. Bu sayede ses, enerjisini kaybetmeden iç kulaktaki sıvıya verimli bir şekilde iletilir.

Kulak Zarı Bizi Yüksek Seslerden ve Gürültüden Nasıl Korur?

Kulak zarı ve orta kulak sistemi, sadece sesleri iletmekle kalmaz, aynı zamanda iç kulağı yüksek seslerin zararlı etkilerinden koruyan doğal bir savunma mekanizmasına da sahiptir. Bu mekanizmaya “akustik refleks” veya “orta kulak kası refleksi” denir. Vücudun dahili ses kısma düğmesi gibi çalışır. Yüksek bir sesle karşılaştığımızda, orta kulaktaki iki minik kas istemsiz olarak kasılır. Bu koruyucu refleksin iki ana kası ve görevleri vardır:

Stapedius kası, ani ve yüksek şiddetli dış seslere (bir patlama, yüksek müzik vb.) karşı devreye girer. Kasılıp kemikçik zincirini sertleştirerek iç kulağa giden ses titreşiminin gücünü azaltır. Bu özellikle alçak frekanslı seslere karşı etkili bir koruma sağlar.

Tensor timpani kasının görevi ise daha ilginçtir. Çok yüksek seslerde kulak zarını gevşeterek ses şiddetini azaltır. Ayrıca bu kas, daha çok kendi vücudumuzun çıkardığı sesleri (çiğneme, yutkunma, konuşma gibi) bastırmak için aktive olur. Bu sayede kendi iç gürültümüz, dış dünyadan gelen önemli sesleri duymamızı engellemez. Çiğnerken çıkan o gürültüyü neden rahatsız edici bir şekilde duymadığımızı merak ettiyseniz, cevabı bu küçük kasın marifetidir. Bu kas aynı zamanda genel bir irkilme refleksinin de bir parçasıdır.

Kulak Zarı Muayenesi Olan Otoskopi Nasıl Yapılır?

Kulak zarı muayenesi, yani otoskopi, kulak-burun-boğaz ve odyoloji pratiğinin en temel adımıdır. Doktorunuzun elinde gördüğünüz, ucunda ışık ve büyüteç olan küçük alete “otoskop” denir. Bu basit görünen alet, kulak zarının ve dış kulak yolunun sağlığı hakkında çok değerli bilgiler verir.

Muayene sırasında doktor, otoskopu bir kalem gibi tutarken, elinin kenarını güvenli bir şekilde yanağınıza dayar. Bu siz aniden hareket etseniz bile aletin kulağınıza zarar vermesini önleyen önemli bir güvenlik manevrasıdır. Kulak zarını net görebilmek için kulak kepçenizi hafifçe yukarı ve geriye doğru çeker; bu hareket, kulak kanalının doğal kıvrımını düzleştirir.

Sağlıklı bir kulak zarında gözlemlenen temel yapılar şunlardır:

  • Işık yansıması (refle), Işık üçgeni
  •  Malleus başı
  • Sedef grisi renk
  • Saydamlık
  • Doğru pozisyon

Bu bulguların her biri bir anlam taşır. Örneğin “ışık reflesi” denen parlak üçgen şeklindeki yansıma, zarın konik yapısının ve sağlığının bir göstergesidir. Renginin sedef grisi ve yarı saydam olması, arkasında iltihap veya sıvı olmadığını düşündürür. Arkasındaki çekiç kemiğinin seçilebilmesi de yine sağlıklı bir zarın işaretidir.

Bazen doktorunuz “pnömatik otoskopi” adı verilen bir ek test yapabilir. Bu otoskopa takılan küçük bir lastik pompa yardımıyla kulak kanalına nazikçe hava üflenmesidir. Bu işlem kulak zarının hareketliliğini test eder. Sağlıklı bir zar, bu hava basıncıyla hafifçe içeri ve dışarı oynamalıdır. Eğer zar hiç hareket etmiyorsa, bu genellikle arkasında sıvı biriktiğinin (orta kulak iltihabı) en önemli işaretlerinden biridir.

Kulak Zarında Görülebilen Yaygın Sorunlar Nelerdir?

Otoskopik muayene, birçok kulak rahatsızlığının tanısını anında koymamızı sağlar. Bir kulak zarına bakmak, adeta orta kulağın bir röntgenini çekmek gibidir. Otoskopik muayenede en sık karşılaşılan bazı patolojik görünümler şunlardır:

  • Kızarıklık ve bombeleşme (Akut orta kulak iltihabı)
  • Sıvı birikimi ve hava kabarcıkları (Efüzyonlu orta kulak iltihabı)
  • Delik veya yırtık (Perforasyon)
  • Beyaz kireç lekeleri (Timpanoskleroz)
  • İçe doğru çökme (Retraksiyon)
  • Orta kulakta yumuşak doku birikimi  (Kolesteatom)

Bu durumlar kulak zarı muayenesinde gözlenebilien patolojik durumlardan sadece birkaçıdır. Hekiminiz bu muayeneyi yaptıktan sonra çeşitli testler isteyebilir.

Timpanometri Testi Nedir ve Kulak Zarı Hakkında Hangi Bilgileri Verir?

Timpanometri, kulak zarının ve orta kulak sisteminin mekanik durumunu objektif olarak ölçen, hızlı, ağrısız ve çok değerli bir testtir. Bu bir işitme testi değildir; daha çok orta kulağın “basınç ve esneklik kontrolü” olarak düşünülebilir. Kulağınıza yerleştirilen yumuşak uçlu bir prob aracılığıyla yapılır. Prob, siz hafif bir uğultu duyarken kulak kanalınızdaki basıncı nazikçe değiştirir ve bu sırada kulak zarınızın ne kadar hareket ettiğini ölçer. Bu test sırasında üç temel ölçüm yapılır.

  • Kulak kanalı hacmi
  • Orta kulak basıncı
  • Kulak zarı esnekliği (hareketliliği)

Kulak kanalı hacmi, probun ucu ile kulak zarı arasındaki boşluğun ne kadar büyük olduğunu söyler. Eğer bu hacim beklenenden çok büyük çıkarsa, bu kulak zarının delik olduğu anlamına gelir, çünkü cihaz artık sadece kanalı değil orta kulak boşluğunu da ölçmektedir. Orta kulak basıncı, bir nevi östaki borunuzun ne kadar iyi çalıştığının bir göstergesidir. Eğer basınç çok negatif çıkarsa, bu Östaki borusunun orta kulağı yeterince havalandıramadığının ve bu durumun ileride sıvı birikimine yol açabileceğinin bir işaretidir. Ancak; yinede tek başına yeterli değildir. Östaki tüpü fonksiyonunun değerlendirilmek istendiği yerde mutlaka ona özel olan Östaki Fonksiyon testi doğru manevralar ile gerçekleştirilmelidir. Kulak zarı esnekliği ise zarın ve arkasındaki kemikçik zincirinin ne kadar rahat hareket ettiğini gösterir. Çok sert bir sistem (düşük esneklik) orta kulakta sıvı veya kireçlenme gibi sorunlara işaret ederken, aşırı esnek bir sistem kemikçiklerde bir kopukluk olabileceğini düşündürür.

Timpanometri Sonuçları Olan Grafikler Nasıl Yorumlanır?

Timpanometri testi sonucunda bir grafik elde edilir. Bu grafiğin şekli, orta kulağın durumu hakkında bize net bilgiler verir. Karmaşık görünse de aslında temel olarak birkaç ana tipi vardır. Timpanometri testinden elde edilen en yaygın sonuç türleri ve anlamları aşağıdaki gibidir:

  • Normal tepe (Sağlıklı orta kulak)Tip A
  • Sığ tepe (Sertleşmiş orta kulak) Tip As
  • Çok yüksek tepe (Aşırı esnek orta kulak)Tip Ad
  • Düz çizgi (Hareketsiz kulak zarı)Tip B
  • Negatif basınçta tepe: Tip C
  • Pozitif basınçta tepe : Tip P
  • Çift normal tepe: Tip E (Geçirilmiş enfeksiyonlara bağlı gelişebilir)

Normal bir sonuç, grafikte tam ortada, sivri bir dağ zirvesi gibi görünür. Bu orta kulak basıncının normal ve zarın esnekliğinin iyi olduğunu gösterir. Sığ tepe, bu dağın daha basık ve alçak olmasıdır; bu da sistemin sertleştiğini (örneğin kireçlenme) gösterir. Çok yüksek tepe, tam tersine, sistemin aşırı gevşek olduğunu (örneğin kemikçik kopukluğu) düşündürür. Negatif basınçta tepe, dağ zirvesinin grafiğin sol tarafına kaymasıdır ve Östaki borusu sorunlarının tipik bulgusudur.

En önemli bulgulardan biri ise “düz çizgi”dir. Bu grafikte hiç tepe olmaması anlamına gelir ve kulak zarının hiç hareket etmediğini gösterir. Ancak bu durumun nedeni tek başına anlaşılamaz. İşte burada kulak kanalı hacmi devreye girer. Eğer hacim normalse, düz çizgi orta kulakta sıvı var demektir. Eğer hacim çok büyükse, bu zarın delik olduğu anlamına gelir. Eğer hacim çok küçükse, bu sadece kulak kanalının kirle tıkalı olduğunu gösteriyor olabilir..

Kulak Zarı Teşhisinde Görsel Muayene ve Testler Birlikte Nasıl Kullanılır?

Klinik pratikte en doğru tanıya ulaşmanın yolu, tek bir bulguya değil tüm kanıtları bir araya getirmeye dayanır. Otoskopi (görsel muayene) ve timpanometri (objektif test), adeta birer dedektif gibi birlikte çalışarak kulak zarının ve orta kulağın sırlarını çözer.

Örneğin kulağında dolgunluk ve işitme azlığı şikayetiyle gelen bir çocuğu düşünelim. Otoskop ile yapılan muayenede kulak zarının mat, sarımsı renkte olduğunu ve arkasında hava kabarcıkları bulunduğunu görüyoruz. Bu hekimnize orta kulakta sıvı olabileceğini düşündürüyor. Hemen ardından yaptığımız timpanometri testi, düz bir çizgi ve normal bir kulak kanalı hacmi sonucu veriyor. Bu görsel şüphemizi objektif olarak doğruluyor: çocuğun orta kulağında sıvı birikmiş (efüzyonlu otitis media).

Başka bir senaryoda, kulağına darbe alan bir hasta düşünelim. Otoskopide zar üzerinde net bir delik görülüyor. Yaptığımız timpanometri testi ise yine düz bir çizgi veriyor, ancak bu sefer kulak kanalı hacmi normalden çok daha büyük çıkıyor. Bu cihazın delikten geçerek orta kulak boşluğunu da ölçtüğünü ve görsel bulgumuzu sayısal olarak teyit ettiğini gösteriyor.

Bu entegre yaklaşım belirsizliği ortadan kaldırır ve bizi en doğru tanıya ve dolayısıyla en etkili tedavi planına yönlendirir. Görsel muayene “ne olduğunu” gösterirken, objektif testler “neden olduğunu” ve “ne kadar etkili olduğunu” sayılarla ortaya koyar.

Kulak Zarı Ameliyatlarında Odyoloğun Görevleri Nelerdir?

Kulak zarı deliği gibi cerrahi müdahale gerektiren durumlarda odyoloğun rolü, ameliyatın öncesinde, sırasında ve sonrasında devam eden kritik bir öneme sahiptir. Ameliyat kararı verildiğinde ve sonrasında, odyolog olarak bizler hastanın işitsel yolculuğunu takip eder ve yönetiriz.

Ameliyat öncesinde yapılan odyolojik değerlendirmenin temel amaçları şunlardır:

  • Mevcut işitme düzeyini belirlemek
  • İç kulak sağlığını kontrol etmek
  • Ameliyattan beklenecek işitme kazancını tahmin etmek

Bu ilk değerlendirme, ameliyat için doğru aday olup olmadığınızı belirlemeye yardımcı olur ve ameliyat sonrası elde edilecek başarıyı ölçmek için bir temel oluşturur.

Ameliyat sonrasında ise odyoloğun rolü, cerrahi müdahalenin başarısını objektif olarak belgelemektir. Ameliyat sonrası yapılan kontrollerde şunlar değerlendirilir.

  • İşitmedeki iyileşmeyi objektif olarak ölçmek
  • Yeni kulak zarının mekanik durumunu kontrol etmek
  • Ameliyatın başarısını doğrulamak

Yapılan işitme testleri, işitme kazancının miktarını net olarak ortaya koyar. Timpanometri testi ise onarılan yeni zarın sağlam, esnek ve görevini düzgün yapıp yapmadığını gösterir. Bu veriler, hem cerrah hem de hasta için ameliyatın fonksiyonel başarısının en somut kanıtıdır.

Kulağa Takılan Tüplerin Takibinde Odyolog Ne Yapar?

Orta kulakta sürekli sıvı birikimi veya sık tekrarlayan enfeksiyonlar nedeniyle kulağa ventilasyon tüpü takılan hastaların takibinde de odyologlar önemli bir rol oynar. Bu tüplerin amacı, orta kulağı havalandırarak basıncı dengelemek ve sıvı birikimini önlemektir. Bizim görevimiz ise bu tüpün görevini doğru yapıp yapmadığından emin olmaktır. Düzenli kontrollerde KBB hekşimleri şu noktalara bakar.

  • Tüpün yerinde olup olmadığı (Görsel muayene)
  • Tüpün tıkalı olup olmadığı (Görsel muayene)
  • Tüpün açık ve çalışır durumda olup olmadığı

İşitmenin normale dönüp dönmediği (İşitme testi) ise odyologlar tarafından incelenmesi gereken bir konudur.

Yazıyı Puanlayın!
[Toplam: 0 Ortalama: 0]

İstanbul'daki Kliniğimizin Konumu

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *