Otoakustik emisyon (OAE), iç kulaktaki dış tüylü hücrelerin işlevini değerlendirmek için kullanılan bir odyolojik testtir. Ses uyaranına verilen yanıt ölçülerek iç kulak sağlığı hakkında bilgi elde edilir.
OAE testi ağrısız, hızlı ve invaziv olmayan kıymetli objektif bir yöntemdir. Test sırasında kulak içine küçük bir prob yerleştirilir ve verilen seslere iç kulağın tepkisi ölçülür. İşlem çocuklar ve yetişkinler için güvenlidir.
İşitme kaybının tipini ve derecesini belirlemede OAE testi tek başına yeterli değildir. Genellikle odyometri ve diğer odyolojik testlerle birlikte değerlendirilir. Böylece daha kapsamlı ve doğru bir tanı konur.
Otoakustik Emisyon Nedir ve Ne İşe Yarar?
Otoakustik Emisyon, iç kulağımızda bulunan dış tüy hücrelerinin yarattığı hafif “geri tepme” veya “minik yankı” olarak özetlenebilecek, çok zayıf seviyedeki seslerin kulak kanalından ölçülebilmesiyle ilişkilidir. Başka bir deyişle, kulağımız bir ses aldığında sadece pasif bir alıcı görevi görmez, aynı zamanda kendisi de çok zayıf bir ses üretir. İşte bu üretilen sese Otoakustik Emisyon adı verilir.
Bu fenomen, her kulağın içinde minik bir “orkestra” varmış gibi düşünebileceğimiz bir sürecin sonucunda ortaya çıkar. Ses dalgası kulak kepçesinden geçip kulak zarına ulaştıktan sonra, orta kulaktaki kemikçikler aracılığıyla iç kulağa iletilir. İç kulak ise tıpkı bir piyano klavyesi gibi birçok farklı frekansta sesleri analiz edebilen koklea isimli yapıya sahiptir. Kokleanın içinde sıralanmış dış tüy hücreleri, gelen bu seslerin frekanslarına göre titreşir ve aynı zamanda bu titreşimleri güçlendirip bir çeşit geri bildirim dalgası yaratır. Bu geri bildirim dalgası, çok çok düşük şiddette olmasına rağmen özel bir mikrofonla ölçülebilir. Kulağa ses verildiğinde oluşan “eko” niteliğindeki bu dalga, iç kulaktaki işitme sağlığının ön önemli göstergelerinden biri kabul edilir.
Otoakustik Emisyon Testi Nasıl Uygulanır ve Nelere Benzer?
Otoakustik Emisyon Testi, kulağa yerleştirilen ufak bir prob yardımıyla yapılır. Bu prob, iç kulağa yollanacak ufak ses uyaranları verebilen minik bir hoparlör ve geri dönen çok düşük seviyedeki sesi algılayacak hassas bir mikrofon içerir. Her iki sistem de aynı uçta yer aldığı için, işlem basitçe kulağa bir prob takmaktan ibaret görünse de aslında yüksek teknoloji kullanılır.
Testin uygulanma şekli, bir kulaklık taktırmaya benzetilebilir: Nasıl ki müzik dinlerken kulaklığınızı takarsınız ve dışarıya minimum ses kaçağı olsun diye kulaklığı tam oturtmaya çalışırsınız, bu testte de kulağa takılan probun tam oturması gerekir. Kulak kanalınızda çok fazla kulak kiri veya sıvı bulunması, hem verilen uyaranın hem de geri dönen Otoakustik Emisyon sinyalinin engellenmesine yol açabilir. Bu nedenle test öncesi kulak hijyeni kontrolü ve doğru prob yerleşimi önemlidir.
Otoakustik Emisyon Testi sırasında sizden herhangi bir reaksiyon beklenmez. Sadece sakin bir şekilde oturmanız veya sırtüstü yatmanız testin kalitesini artırır. Özellikle bebeklerde bu test çoğu zaman uykuda bile yapılabildiği için oldukça pratik bir yöntemdir. Üstelik ağrısız ve rahatsız edici olmayan bir uygulama olması sayesinde genellikle bir şikâyet oluşturmaz. Uygun şartlar sağlandığında, her bir kulak için birkaç dakika içinde sonuç almak mümkündür.
Otoakustik Emisyon Çeşitleri Nelerdir ve Aralarındaki Fark Nedir?
Otoakustik Emisyon, farklı test uyaranları ve farklı ölçüm teknikleri kullanılarak çeşitli kategorilere ayrılır. En yaygın bilinen iki tür ise Transient Uyarılmış Otoakustik Emisyon (TEOAE) ve Distorsiyon Ürünü Otoakustik Emisyon (DPOAE) olarak adlandırılır.
TEOAE, kısa süreli “klik” sesleri veya ani ses patlamaları (örneğin “pıt” gibi) kullanılarak yapılır. Bu klikler geniş bir frekans aralığında iç kulağı uyarır ve pek çok frekanstan dönen cevaplar üst üste biner. Ortaya çıkan kombinasyon, dış tüy hücrelerinin genel işleyişini yansıtır. Genellikle 4 kHz’e kadar olan frekansları kapsayacak şekilde veriler elde edilir. TEOAE ölçümleri, işitme kaybının 30 dB HL üzerindeki seviyelerde mevcut olması durumunda genellikle kaybolur veya çok zayıflar. Bu nedenle hafif düzey işitme kaybını yakalamakta oldukça hassastır.
DPOAE ise iki farklı frekanstaki saf tonun (f1 ve f2) aynı anda kulağa verilmesi sonucunda, kokleanın kendi içinde ürettiği ek bir “distorsiyon” tonunu ölçer. Bu distorsiyon tonunun en güçlü olduğu nokta 2f1-f2 formülüyle hesaplanır. Adından da anlaşılacağı gibi, “distorsiyon” kulağın doğal doğrusal olmayan yanıtından kaynaklanır. Bu tür ölçüm, daha geniş bir frekans yelpazesini (genellikle 8 kHz’e kadar, hatta bazı cihazlarda daha yüksek frekanslara kadar) değerlendirir. Özellikle belirli frekanslarda duyma kaybı riskinin izlenmesinde avantajlıdır. DPOAE sonuçları, dış tüy hücrelerinin fonksiyonel durumunu spesifik frekans bantlarında gözlemleme şansı tanır.
Otoakustik Emisyon Testi Sonuçları Ne Anlama Gelir ve Nasıl Değerlendirilir?
Otoakustik Emisyon testinin neticesinde, her frekans aralığı için özel bir “sinyal gürültü oranı” değerlendirilir. Bir başka ifadeyle, test cihazı “emisyon sinyali” ile “ortam gürültüsü” arasında ne kadar fark olduğunu ölçer. Eğer fark (örneğin 6 dB veya daha fazla) yeterince yüksekse, test o frekans ya da genel bant için “emisyon var” sonucunu gösterir. Bu sonuç, kokleada o frekans bandını yöneten dış tüy hücrelerinin aktif ve sağlıklı olduğunu düşündürür.
Eğer herhangi bir nedenle Otoakustik Emisyon saptanamazsa “emisyon yok” veya “refer” sonucu alınır. Bu durum mutlaka kesin bir işitme kaybı olduğu anlamına gelmez. Aşağıdaki durumlar da emisyonun kaybolmasına neden olabilir:
- Kulak kanalında buşon (kulak kiri) birikimi
- Orta kulakta sıvı veya iltihap varlığı
- Probun kulak kanalına tam oturmaması
- Ölçüm esnasında ortamın veya kişinin hareketinden kaynaklanan gürültü
Gerçekten de kokleada bir hasar varsa da emisyon saptanamaz. Ancak tek başına “emisyonun olmayışı” ile tam olarak ne kadar işitme kaybı olduğunu veya başka bir sorun olup olmadığını anlamak mümkün değildir. Otoakustik Emisyon testi, adeta bir “ilk basamak tarama” ya da “check-up” gibidir. Bir sorun ihtimali görürsek, ayrıntılı odyolojik değerlendirme (odyometri, ABR gibi testler) ile nedeni ve derecesi ortaya çıkarılmalıdır.
Otoakustik Emisyon Testinin Sağladığı Avantajlar Nelerdir?
Otoakustik Emisyon Testi, işitme sağlığı değerlendirmesinde pek çok avantaj sunar. Öncelikle testin çok hızlı sonuç vermesi, özellikle yeni doğan bebeklerde veya iş birliği yapması zor olan bireylerde büyük kolaylık sağlar. Bazı tetkik yöntemleri gibi hastanın gönüllü tepkisini beklemediği için, tamamen objektif bir yaklaşım sergiler.
- Çabuk ve kolay uygulanabilir
- Ağrısız ve rahatsızlık hissi oluşturmaması
- Sonuçların objektif oluşu
- Özellikle bebek taramalarında kullanılabilmesi
- Dış tüy hücre hasarını erken evrede tespit edebilme özelliği
Bir başka önemli avantaj, kokleanın “genel” değil “spesifik frekanslardaki” performansını da görebilme imkânı sunmasıdır (özellikle DPOAE). Böylece örneğin yüksek frekanslarda (sesin ince tonlarında) veya belirli bir bantta ortaya çıkan bir işitme kaybını, henüz hasta kendisi fark etmeden yakalamak mümkün olabilir. Bu erken uyarı sayesinde, varsa işitme sorunlarının sebebine yönelik daha hızlı aksiyon alınabilir.
Yeni Doğanlarda Otoakustik Emisyon Neden Bu Kadar Önemlidir?
Yeni doğan döneminde yapılan işitme taraması, bebeklerin hayatındaki en kritik testlerden biridir. Çünkü işitme, dil ve konuşma gelişiminin temelini oluşturur. Eğer bebek, dünyaya geldikten sonra belirgin bir işitme sorunu yaşıyor ancak bu sorun erken dönemde fark edilemiyorsa, konuşma ve dil gelişiminde gecikmeler olabilir. Erken teşhis ise çoğu zaman çok daha başarılı rehabilitasyon ve tedavi süreçlerini beraberinde getirir.
Ülkemizde güncel yenidoğan işitme tarama protokolünde otomatik ABR (T-ABR) testi kullanılmaktadır. Bununla birlikte protokol güncellenmeden önce kullanılan test Otoakustik Emisyon testiydi. Dünyanın hala pek çok yerinde OAE testi birinci basamak bir testtir. Bu iki testte hastanede doğumdan sonra henüz bebek birkaç günlükken yapılabilir. Test uygulamasını, bebek sakin veya uyuyor olduğu zaman gerçekleştirmek genellikle daha kolaydır. Yeni doğan taramalarında uygulanan T-ABR ve TEOAE testleri “pass” ya da “refer” sonucuyla değerlendirme yapılır. “Pass” (geçti) demek, bebeğin iç kulağı büyük ihtimalle sağlıklı tepki veriyor anlamını taşır. “Refer” (yeniden değerlendirme) sonucu ise, ikinci bir teste veya daha kapsamlı bir incelemeye ihtiyaç olduğunu gösterir. Bu aşamada ebeveynlerin korkmasına gerek yoktur. ABR işitme sinirinin yanıtlarını kaydettiğimiz daha üst bir test basamağıdır.
Yeni doğan bebeklerin işitmesi ile ilgili “bekleyelim, zamanla geçer” anlayışı doğru değildir. Çünkü beyin gelişiminin en hızlı olduğu dönemde, işitme yoluyla öğrenilen dil ve iletişim becerileri büyük önem taşır. İşte Otoakustik Emisyon testi, miniklerin duyma dünyasına dair ilk ve kritik işaret fişeğini yakar. Ancak unutulmamalıdır ki ülkemizde OAE testi artık yenidoğanlarda aktif kullamılan bir tarama yöntemi değildir. Ülkemizde ABR testi aktif kullanılmakta olup işitme kaybından şüphe ettiğimiz noktada bulguları desteklemek için OAE ihityaç olmaktadır.
Otoakustik Emisyon Hangi Durumlarda Kullanılır ve Bize Nasıl Yardımcı Olur?
Otoakustik Emisyon, geniş bir yelpazede kullanılabilen bir değerlendirme yöntemidir. Sadece yeni doğan taramasında değil işitme kaybından şüphelenen pek çok kişide de kullanılabilir. Aynı zamanda bazı özel durumlarda teşhis ve takip açısından çok faydalıdır.
Örneğin ototoksik ilaç kullanan hastalarda, bu ilaçların olası yan etkileri iç kulağa zarar verebilir. Henüz işitme testinde kayda değer bir kayıp görünmeden önce bile, Otoakustik Emisyon sonuçlarında bir düşüş fark edilebilir. Böylece tedaviye müdahale edilerek kalıcı hasar riski en aza indirilebilir. Aynı şekilde çok gürültülü ortamlarda çalışan kişilerde de (fabrikalar, konser salonları, inşaat sahaları gibi) düzenli aralıklarla Otoakustik Emisyon testi yapmak faydalıdır. Bu test, kokleadaki en ufak stres belirtilerini dahi erken evrede yakalayabilir.
Bazı bireylerde “işitme kaybı varmış gibi” görünen ancak koklea fonksiyonları normal olan durumlardan da şüphelenilebilir. Auditory Nöropati Spektrum Bozukluğu gibi tablolarda, dış tüy hücreleri sağlam olsa bile işitsel sinir iletiminde aksamalar ortaya çıkar. Bu kişilerde Otoakustik Emisyon testi genellikle normal sonuçlar verir. Ancak kişi konuşulanları anlamada güçlük çekebilir. Bu durumda daha ileri testler (örneğin ABR) devreye girer ve tanı netleştirilir. Yani Otoakustik Emisyon, kulağın hangi tarafında sorun olduğunu ayırt etmede de yol gösterici olabilir.
Otoakustik Emisyon Testinde Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir?
Otoakustik Emisyon testi, kısa ve genelde zahmetsiz bir incelemedir. Yine de güvenilir sonuç almak için dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. İlk olarak testi yapmadan önce kulak kanalının temiz ve tıkanıklıklardan uzak olması beklenir. Eğer kulağınızda buşon diye tabir edilen birikmiş kulak kiri varsa, testin doğru sonuç vermesi zorlaşır. Bu nedenle test öncesinde bir uzman tarafından kulak kanalının temizlenmesi önerilebilir.
Ayrıca testin yapılacağı ortamın mümkün olduğunca sessiz olması gerekir. Yetişkinlerde genelde sessiz bir odada yapılır. Bebeklerde ise bebek uyurken veya sakin olduğu bir anda ölçüm almak en doğrusudur. Özellikle bebek ağlıyorsa, oluşan sesli hareketlenme de testin netliğini bozabilir. Hareket edişteki titreşimler, cihazın mikrofonuna gürültü olarak yansır ve emisyon sinyalini maskeleyebilir.
OAE hassas bir ölçümdür, uygulaması kolay olsa da çevresel koşullardan çok etkilenir.
Sıkça Sorulan Sorular
Otoakustik emisyon testi hangi amaçla yapılır?
Bu test iç kulaktaki dış tüylü hücrelerin çalışmasını değerlendirir. İşitme kaybının tipini ayırt etmede kullanılan, kolay, invaziv olmayan ve objektif bir yöntemdir. Özellikle pediatrik popülasyonda mutlaka test bataryasında kullanılması gereklidir.
Otoakustik emisyon testi yenidoğanlarda neden zorunludur?
Bebeklerde işitme kaybı erken fark edilmezse konuşma ve dil gelişimi geri kalır. Bu nedenle otoakustik emisyon testi yenidoğan tanısal işitme değerlendirmelerinde zorunlu olarak uygulanır ve erken müdahaleye olanak tanır. Ülkemizde tarama amaçlı kullanılmamaktadır.
Otoakustik emisyon testi nasıl uygulanır?
Küçük bir prob bebeğin kulak kanalına yerleştirilir ve ses uyaranları gönderilir. İç kulaktan geri dönen yanıtlar kaydedilir. İşlem acısızdır, kısa sürer ve genellikle bebek uykudayken yapılır.
Otoakustik emisyon testi ile ABR (BERA) testi arasındaki fark nedir?
Otoakustik emisyon testi iç kulak hücrelerinin çalışmasını ölçerken, ABR (BERA) testi işitsel sinir ve beyin sapı yanıtlarını değerlendirir. İki test birlikte işitme kaybının nedenini belirlemede tamamlayıcıdır.
Otoakustik emisyon testi işitme cihazı kullananlarda yapılabilir mi?
İşitme cihazı çıkarılarak test yapılabilir, ancak cihazdan bağımsız olarak kulak içi yanıt alınır. Test, cihazın etkisini değil doğrudan iç kulağın performansını gösterir.
Otoakustik emisyon testinde yanıt alınamazsa ne anlama gelir?
Yanıt alınamaması işitme kaybına, kulak kiri tıkanıklığına veya orta kulak sorunlarına bağlı olabilir. Sonucun netleşmesi için testin tekrarı veya ileri odyolojik incelemeler gerekebilir.
Otoakustik emisyon testi çocuklarda güvenli midir?
Evet, tamamen güvenli ve invaziv olmayan bir yöntemdir. İlaç ya da iğne gerektirmez. Çocukların sağlığını etkilemez ve yalnızca kulaktan gelen doğal yanıtları kaydeder.
Otoakustik emisyon testi erişkinlerde hangi durumlarda kullanılır?
Gürültüye bağlı işitme kaybı, ototoksik ilaç takibi veya ani işitme kayıplarında iç kulak hücre fonksiyonunu değerlendirmek amacıyla erişkinlerde de kullanılabilir.
Otoakustik emisyon testi tek başına tanı koymak için yeterli midir?
Hayır, tek başına yeterli değildir. İşitme kaybının kesin nedeni için odyogram, timpanometri ve ABR (BERA) gibi ek testlerle birlikte değerlendirilmesi gerekir.
Otoakustik emisyon testinde yanlış sonuç çıkma ihtimali var mıdır?
Evet, kulak kiri, orta kulak sıvısı veya test sırasında ortam gürültüsü sonucu etkileyebilir. Bu nedenle şüpheli durumlarda test tekrarlanır veya ileri incelemeler yapılır.

Dr. Audiologist Emel Uğur was born in 1982 in Çanakkale. She worked for 15 years at Istanbul Training and Research Hospital, specializing in Pediatric Audiology, Otologic Diseases, and Vestibular System Disorders. In 2015, she joined the Acıbadem Healthcare Group. She currently works as a Dr. Audiologist at Acıbadem Altunizade Hospital and also serves as a faculty member and program director of the Audiometry Department at Acıbadem University Vocational School of Health Services.
İstanbul'daki Kliniğimizin Konumu