Edvard Munch niye çığlık atıyordu?
The Scream, Edvard Munch
Çığlık , Edvard Munch, 1893
Bu Ünlü Resmin Arkasındaki Hikayeyi Biliyor Musunuz?
Bu tabloyu eminim hepiniz gördünüz.  Belki internette, dolaşırken, belki bir kitapçıda puzzle seçerken…

Hepiniz bu resmin ismini bilir. Kimin çizdiğini bilen sayısı belki biraz daha azdır ama, herkes resmi bilir… Çığlık veya orijinal ismiyle Skrik, Norveçli ressam Edvard Munch tarafından yapılan 1893 tarihli eserdir. Bu eser modern sanatın en üretken, en yenilikçi ve en etkili figürlerinden biridir. Birçok eleştirmene göre Munch’un en önemli çalışmasıdır.

Munch 1944’te 80 yaşında öldüğünde, yetkililer gravür, taş baskı ve fotoğrafların yanı sıra 1.008 resim, 4.443 çizim ve 15.391 baskıdan oluşan bir devasa bir koleksiyon buldular. Bu kadar eserin arasından neden çoğu insan sadece bu resmi bilir?

Çığlık tablosu, cinsiyetsiz, ağzı ve gözleri bir korku çığlığıyla açık olan çarpık bir figürdür. Gökyüzü ve su arka planda döner, iki kişi daha uzakta yavaşça kaybolur.

EDVARD MUNCH GİBİ Hissedebiliyor musunuz?

Munch’un eserlerinde kullandığı vuruşlar ve renkler genellikle kendi ruh halini gösterir. Çalışmaları, çaresizlik ve ıstırap duygusu belirgin olan figürlerle karakterizedir. Munch’ın artan endişe ve belirsizlik gerilimi anlatma yeteneği, modern çağımızın ruhuyla bağlantılıdır aslında. Munch, bir ressamın yalnızca gündelik gerçeklikten sahneleri tasvir etmemesi gerektiğine inanıyordu; ona göre sanat , duygusal hissi iletmelidir.

Çığlık, Munch’ın bir akşam yaşadığı bir deneyime gönderme yaptığı bir eserdir. Munch, daha sonra bu resmin ilham kaynağının şöyle açıklamıştı:

“Güneş battığında iki arkadaşımla yolda yürüyordum; aniden gökyüzü kan gibi kırmızıya döndü. Kendimi tükenmiş hissederek, durakladım ve parmaklıklara yasladım, koyu mavi fiyordun ve şehrin üzerinde kan ve dil şeklinde alevler vardı, arkadaşlarım yürümeye devam ettiler ve ben korku içinde tir tir titreyerek kalakaldım. Sonra doğanın muazzam sonsuz çığlığını duydum. ”- Munch

 Sanat tarihçilere göre; figürün meşum halindeki korku ve dehşet, kompozisyonda tekrarlanan dalgalı şekillerle aksettirilmiştir. Ana figürdeki ve arkada köprü boyunca yürüyen iki kişideki muğlaklık, nedeni belirsiz bir tehlike duygusuna dayandırılır. Girdap gibi dönen çizgiler ve doğal olmayan güçlü endişe duygusunu vurgular. Munch’ın güçlü renkler kullanarak endişe duygusunu vurguladığı düşünülür. 

DIŞAVURUMCULUK

Munch, dışavurumculuğun öncüsüydü. Sanat tarihinde sanatçıların, artık gerçekçiliğin teknik becerisiyle ilgilenmedikleri,  içsel düşünceleri, duyguları ve duyguları iletmek istedikleri andı. Bunu parlak, abartılı renkler ve basit şekiller kullanarak başardılar.

1863’te Norveç’in Löten kentinde doğan Munch, sıkıntılı bir çocukluk geçirdi. Annesi 5 yaşındayken tüberkülozdan öldü ve 15 yaşındayken kız kardeşi onu izledi. Sürekli hastalığı nedeniyle ölüm korkusu yaşamaya başladı, anksiyete geliştirdi . Sanat onun için, duygusal travmasını aşmak için kullandığı sığınağı haline geldi. Kişisel trajedileri, hastalıkları ve başarısızlıkları onun  yaratıcı çalışmalarını besledi.

“Yaşam korkum bana lazım… Acılarım, benliğimin ve sanatımın bir parçası.” – Munch
Duygusal bağlantının dili

Munch, kelimenin tam anlamıyla etrafından bir çığlık mı duydu yoksa bu deneyim, kendi zihinsel sıkıntısının ötesinde bir iş miydi?

“Harika bir çığlık hissettim –  aslında harika bir çığlık duydum – Doğanın renkleri dağıldı – doğanın çizgileri – çizgiler ve renkler – hareket halinde titredi – Bu ışık salınımları sadece gözümün titremesine neden olmadı – onlar ayrıca kulağımı titreşime soktu – böylece gerçekten bir çığlık duydum – ardından Çığlık resmini çizdim. ” – Munch

Bu eser, anlamıyla evrensel olan, insan korku ve endişesinin radikal ve zamansız bir ifadesidir. Öznenin cinsiyetinin belirsizliği, eseri ile kollektif bağımızı sağlamlaştırmamıza yardımcı olur.

Hepimiz korkuyoruz. Özellikle son dönemde yaşadıklarımız, belirsizlikler Munch’ı n çığlığı ile daha fazla özdeşleşmeye başladı. Bu eser artık hepimiz için aslında bir simge haline geldi. İşte böyle bir ruh haliyle bakarken resme birden resimin doğuşunu nasıl ifade ettiği ilişti gözüme. Algıda seçicilik diyin, sen çok bunalmışsın diyin, işini çok seviyorsun diyin…   Munch’ın kendinin ifade ederken söyledikleri, resmin doğası sanki bir vestibüler atak geçirmiş gibi düşündürdü bana… “Harika bir çığlık hissettim –  aslında harika bir çığlık duydum –  doğanın çizgileri – çizgiler ve renkler – hareket halinde titredi – Bu ışık salınımları sadece gözümün titremesine neden olmadı – onlar ayrıca kulağımı titreşime soktu –

Sanki  aslında yaşadığı o buhran anı,  verdiği ipuçları, tinnitusu, vertigosu, yorgunluğu, tutunma ihtiyacı hatta arkadan ölümsüz bir eser bırakacak kadar derin travması…   Belki de gerçekten öyleydi. Kim bilebilir….

 

 

 

 

 

Benzer Gönderiler

bir yorum bırakın

Gizlilik Tercihleri
Web sitemizi ziyaret ettiğinizde, tarayıcınız aracılığıyla belirli hizmetlerden, genellikle çerez şeklinde bilgi depolayabilir. Burada gizlilik tercihlerinizi değiştirebilirsiniz. Bazı çerez türlerini engellemenin web sitemizdeki ve sunduğumuz hizmetlerdeki deneyiminizi etkileyebileceğini lütfen unutmayın.